“Neclâ Akbulut” için Kederli Prelüd
İnsanın hikâyesi, tek bir kimlik içinden anlatıldığında ne çok şey yitiriyor.
Özellikle de, sonsuzca ayrıldığımız ve kuşkusuz bir kıymetle sevdiğimiz birisiyle
ilgili söze hangi imgeden, hangi hâtıradan, hangi değerden başlama konusunda
tutukluğumuz buradan gelir.
Mersin’e giriş kapılarından birisi daha kapandı; Mersin’e şehir duygusu
kazandıran, burada süregiden hayata anlam veren kıymetli hemşerilerden biri
daha bizi, hepimizi eksilterek sonsuza süzüldü.
Sevgili Neclâ Akbulut, soprano sesiyle, ipeksi gülüşüyle kayan bir yıldızdır şimdi.
Niyetim onu anlatmak değil elbet; ama kırık ve kederli bir prelüd, ya da
bestenigâr bir yas sessizliği içinde onu mırıldanmak belki…
Bir ses düşünün: Herkes duyuyor, dinliyor, tanıyor; bütün Türkiye ile birlikte biz
de onu önce sesinden sevdik; şairin dediği gibi “ keşke seni yalnız bunun için
sevseydim”…
Çukurova Radyosu’ndan hayatımıza dahil oldu yıllarca; kimi sabahlar onun
sesiyle uyandık.
Neşemizde, hüznümüzde, yolculuklarımızda, evimizde, büromuzda hep onun
güzel Türkçesini yüklediği billur aydınlığında sesi vardı.
Sonra onu yakından tanıdı Mersin. Sesi kadar güzel kalbini, dostluğunu,
kucaklayıcı sevecenliğini tanıdı Mersinliler.
Çukurova Radyosu’nda spiker olarak çalıştığı yıllarından sonra, o artık Mersin’de
hemen her yerdeydi.
Korolarda, sergilerde, konserlerde; özetle kentteki tüm sanat olaylarının
içindeydi.
Kimi zaman bir programda sunucu, kimi zaman bir konserde korist ya da solist,
bir stand -up showda, kimi zaman da bir kanto gösterisinde oyuncu olarak
hayatımıza giriyordu.
Mersin’de biraz sanat ve kültürle ilgili olan herkesin, onunla mutlaka bir anısı
vardır.
Onunla anılar hep güzeldir, ince bir tebessümle hatırlanır.
Her yas konuşmasının yerleşik söyleyişidir ve elbette kıymetle sürmelidir; ama
Neclâ Akbulut bu anlamda tam hakkıyla kimsenin kalbini kırmayan, hoşgörülü,
dost yapısı ile herkesle samimi, güzel ilişkiler kuran bir kardeşimizdi.
“40 yıllık dost” deyimi kullanılır ya kimi ilişkilerde; o da benim neredeyse 40
yıllık dostumdu. 35 yıllık bir tanışıklığımız, dostluğumuz ve sayısız anımızla
beslenen bir uzun yol dostluğu…
Bir yanıyla Mersin’in kentleşme sürecine, kültür ve sanat çalışmalarına, sosyal
dinamizmine, bazı kurumsal yapıların kuruluş çalışmalarına dolanan; ama
özellikle de kendi hayatımın çeşitli dönemlerine dokunan, bu yanıyla da aile
çemberime çekincesiz girip çıkabilen bir arkadaş…
Kentteki sayısız dostlarının mutlaka unutulmaz anıları vardır; Mersin’in az
nüfuslu bir şehirden şimdiki Büyükşehir’e uzanan müthiş değişimi için anlamlı
tanıklıklar da içeren bir hayattır Neclâ Akbulut; umarım, dilerim bu anılar bir
şekilde kitaplaşacaktır.
Birlikte gezilerimiz, “Sanat Kulübü” buluşmalarımız, müzikli akşamlarımız, yayla
komşuluğumuz, festivaller… şimdi hepsi güzel, ama hüzünle yoğrulu
anılarımızda.
Sanat Kulübü gezilerinde karşılıklı söylediğimiz şarkılar, atışmalarımız, espriler;
hepsi Sanat Kulübü çevresinin manevi kayıtlarında…
Tisan’a, Kayacık Vadisi’ne, Krater göllere ve daha birçok yere yaptığımız geziler,
çadırlı kamp gezilerimiz unutulmaz anılarla dolu…
Bazı insanlara hayat enerjileri, geniş ilgileri, kucaklayıcı sevgileri nedeniyle
ölümü yakıştıramayız; bizler, Neclâ’yı tanıyan dost çevresi de gülüşüyle,
neşesiyle, pozitif enerjisiyle, kurduğu samimi dostluklarıyla ölümü O’na hiç
yakıştıramadık.
Yine yeri doldurulmayan insanlar vardır; O da bunlardan biridir. Ne çok yanıyla,
hep hayatımızda olacak…
Şu çorak zamanlarda, sanki ölümü daha derinden kavradık; yalnızlıklarla artan
duygu derinliğimizde, aramızdan ayrılanları daha sancılı uğurladık. Yitirdiğimiz
yakınlarımız, tanışlarımız, arkadaşlarımız için son bir mezarlık buluşmasından
mahrum kaldık; yasımız koyulaştı, dostlarla paylaşamadık.
Hayat bize kendi koşullarında geliyor; ama biz de o hayata insan yanımızla yön
verebiliriz, vermeliyiz. Ölülerimizle, kayıplarımızla, acılarımız ve tesellilerimizle
hayata iştirak etmek zorundayız.
Neclâ Akbulut, bu anlamda son kez, hepimizin kalbine fısıldıyor işte: Kendinize,
hayatınıza, sevdiklerinize iyilikle dokunun; kollarınız ve kalbiniz hep açık olsun;
öfkeden, nefrette, kibirden sakının ve uzun yola çıktığınızda iyilikle hatırlanın.
Güle güle sevgili Neclâ; toprağın bol olsun. Biz seni çok sevdik; yaşadıkça da,
seni bilen her bir kişi senden iyilikle, hayırla söz edecektir.