GÜNEŞ’İN ŞEHRİ MERSİN
Geçtiğimiz hafta salı günü Çarşı Esnafları Dernek Başkanı Sayın Bekir Algül’ünün davetlisi olarak
Mersin Güç Birliği Platformu’nun toplantısına katıldım. Toplantı Şehir merkezinde, eski bir taş evin
restore edilmesi ile muazzam bir görüntüye kavuşturulmuş Türkiye Emekliler Derneğinin Mersin
Şubesinde Sayın Cemal Akbudak’ın ev sahipliğinde gerçekleşti. Kimler yoktu ki toplantıda; Mersin de
farklı alanlarda faaliyet gösteren 50 STK’nin Başkanları, Muhtarlar, Gazeteciler, Akil adamlar. Hepsinin
ortak gayesi Mersin’di. Birbirinden o kadar farklı renkler bir aradaydı ki, bu masa tüm Türkiye’yi
tanımlıyordu. Çağrılan insanlar siyasi kimliklerinden, dünya görüşlerinden sıyrılmış ve tek bir hedef
uğruna bir araya gelmişti. Siyasi çıkarlardan ve söylemlerden tamamen uzak, hiç kimseyi suçlamadan,
çözüm üretmeye odaklı ve müthiş bir inanmışlık, heyecan ve gayretkeşlik tüm ruhunuzu sarıyordu. O
an içimden diyordum ki keşke her konu ve sorun için farklılıklarımızı bir kenara bırakarak bir araya
gelebilsek, daha iyisi için birlikte hayaller kurabilsek ve yarattığımız iklime herkesi dahil edebilsek,
benlik duygularımızdan arınıp bir amaç uğruna mücadele edebilsek, delinmez denilen dağları deler,
aşılmaz denen bentleri yıkar geçeriz. Bu birlikteliğe çok büyük önem atfediyorum çünkü bu oluşum
önüne koyduğu hedeflere ulaşırsa tüm Türkiye ye yayılacak bir heyecan dalgasının fitilini ateşler.
Güçlü, kalkınmış, kendi kendine yeten, kendine özgü değerleri ile fark yaratan bir model oluşturulmuş
olur.
Bu şehri sevmek için Mersinli olma zorunluluğunuz yok, burada doğma ya da tüm ömrünüzü
burada geçirme şartı yok. Mersin’e hemşerilik gönül bağı duymanız ve aidiyet hissetmeniz yeterli.
Yaşadığınız şehirde mutlu olmak istemeniz, sorunlarının minimuma indirilmiş olduğunu görmek,
Sosyo ekonomik ve Kültürel açıdan kalkınmış ve fark yaratmasını istemek ve Mersinliyim dediğinizde
tıpkı New Yorkluyum ya da Tokyoluyum, Parisliyim, Romalıyım demenin yarattığı gururu, onuru, keyif
i yaşamak ve bilinmenin verdiği özgüveni iliklerinize kadar hissetmek istiyorsanız bu şehirde yaşayan
herkesin işin ucundan tutması ve gönüllük esası ile çalışarak bu oluşuma omuz vermesi gerekir. Bir
şehrin Marka olmasının yarattığı artı değer o şehirde yaşayanlara birebir geri döner. Turizmin
canlanması, istihdamın artırılması, şehrin gelir kaynaklarının güçlenmesini sağlar. Çocukluğum,
gençliğim ve şimdilerde kızımın gençliği, benimde orta yaşlarım âşık olduğum Mersin de geçiyor ve ne
yazık ki sorunlar aynı yerde ve çözümünde çokta büyük yollar kat edilmedi. Nüfus arttı, binalar
çoğaldı ve modernleşti beraberinde sorunlarda arttı ve kente Marka değeri katacak bir kimlik
kazandırılamadı. Oysa bu şehir çok az kentin sahip olduğu tarihi ve doğal güzelliklere sahip. Her
şeyden önce kaç şehirde bu atmosferi yaşayabilirsiniz, evinizden yazlığınıza ya da yayla evinize yirmi
dakikada ulaşıp aynı gün içinde deniz kenarında güneşlenip, akşamında yaylalarında üşüyerek sıcak
çayınızı yudumlarsınız. Ya da kaç şehirde kentin ortasında upuzun sahil şeridinde ağaç gölgelerinde,
minik havuzların su şırıltısı eşliğinde yürüyüş yapabilirsiniz. Kaç şehirde Ezan, Çan ve Hazan seslerini
birlikte duyup bayramlarını hoşgörü ve kardeşlik ortamında birlikte kutlandığını görürsünüz. Ve kaç
şehir bu kadar göçe maruz kalmış olmasına, kültürel farklılığı bu denli derin yaşamasına rağmen birlik,
beraberlik ve kardeşlik duygusuna sımsıkı sarılıdır. Münferit olayları saymazsak, Terör örgütlerinin
yoğun çabalarına rağmen Mersin terörle anılan bir şehir asla olmamıştır ve olmayacaktır. Yürüğü ile
Arabı, Kürdü ile Rum’u yan yana dükkanlarında, dünyanın en güzel çayını bölüşerek ekmek kavgası
verir. Toprağı o kadar zengindir ki dört mevsim her çeşit meyve ve sebze cebinizi yakmadan sofraları
bolca şenlendirir. Baharı bahar, yazı yaz gibi yaşarsın ama kış geldi mi geçti mi fark etmezsin bile
çünkü güneşi her daim içini ısıtır.
Hepimizin ilk önce yapması gereken şey hayal etmek olsun. Ve lütfen hayallerinize sınır koymayın ve
peşinide bırakmayın. Çocukça gelsede söylemekten utanmayın, unutmayın yeniden yaratmanın, var
etmenin mihenk taşıdır hayal etmek. Uzun yürüyüşlerimden sonra dinlenmek için kumsala oturup,
ayaklarımı serin sulara bırakıp, ufuk çizgisini seyre dalarak ve arada Martılara da fısıldayarak mutlu
olacağım şehri düşlerim. Herkes kendi ruhunu ayna eder ya kendimi devasa bir Opera-Bale- Kongre ve
Gösteri merkezinin görkemli salonlarında eşsiz bir müzikali dinlerken bulurum, kuğu gibi dans eden
gençlerin arasından usulca sıyrılıp koridorlarında çaylak ressamından en ustasına kadar Resim
erbaplarının sergilerini izler, tiyatro salonlarında unutkan oyunculara repliklerini kopya ederim. Eski
Stadyumun olduğu alan Kent meydanı olsun ve benim Sanat merkezim tam ortasına oturtulsun
isterim, çevresinde sokak çalgıcıları, her köşe başında heykeller, bolca yeşil ve süs havuzları ile
acılarımızı, sevinçlerimizi paylaşabileceğimiz ortak bir adresimiz olsun isterim.
Sonra Akdeniz Olimpiyatları için yapılmış birbirinden değerli spor komplekslerinin Türkiye’nin en iyi
sporcularını yetiştirecek kapasiteye getirilmesini hayal ederim. Burada yetişen futbolcular ile Mersin
İdman Yurdunun 1.Lige çıkmasını ve Avrupa şampiyonluğunu getirecek kız Voleybol takımımız olsun
isterim. Denizi olan şehrin dünya yüzme şampiyonu olsun, Uluslararası yelken yarışları yapılsın
isterim.
Sahil boyunca uzanan parkımızda bize ait olmayan palmiyelerden çok bizi simgeleyen Portakal, limon
ve greyfurt ağaçları olsun ve baharda tüm şehir mis gibi koksun isterim. Yarım kalan Narenciye
festivali tekrar yapılsın ama çileği, muz ve kayısısı da unutulmasın isterim. Sahil bandından kaldırılan
çay bahçeleri tekrar yapılsın insanlar AVM lere mahkûm edilmesin derim.
Şehir merkezinde çarşılar modern bedestenlere dönüştürülsün, görüntü itibari ile cazip hale getirilsin,
çarşı esnafı teşviklerle güçlendirilsin, yerli malı satılması özendirilsin, halkımız paralarını yabancı
sermayeye değil öz kaynaklarına, kendi markalarına yatırsın isterim. Eski taş binalar restore edilerek
sanat sokakları yapılsın, butik restoranlar, kafeler, oda tiyatroları, resim atölyeleri, el sanatları ve
Hanımların Halk eğitim merkezleri kurslarında ürettikleri el işlerinin satıldığı küçük dükkanlar,
sahaflar, ikinci el eşya satan mağazalar olsun isterim.
Eski Otogarı’n olduğu alan Kent ormanı haline getirilsin, Müftü deresi ıslah çalışması ve çevre
düzenlemesi yapılsın, Orta refüjler damlama su ile sulansın, çöpler katı, cam ve kâğıt olarak
ayrıştırılarak toplansın.
Anamur a kadar işleyecek Deniz Otobüsü seferleri yapılsın. Sahil yolunda Otobüs yerine tramvay ile
ulaşım sağlansın. Tarım arazileri korunsun, Çiftçi güçlendirilsin, hak ettiği emeğinin karşılığını alabilsin,
aracılara gerek kalmadan yetiştirdiği mahsulü kooperatifleri aracılığı ile direk müşteriye ulaştırabilsin.
Kent planı önümüzdeki yüzyılda yaşanabilecek tüm değişimlere uyum sağlayabilecek öngörüde ve
bilimsel temelde hazırlansın.
Uluslararası Müzik Festivaline kardeş Uluslararası Tiyatro festivalimiz olsun. Tarihi değerlerimizi, Ören
yerlerimizi ve inanç merkezlerini tanıtım konusunda sinema filmlerinin çekilmesine, kongrelerin
şehrimizde yapılamasına teşvikler verilsin, özendirilsin.
Benden şimdilik bu kadar dediğim gibi hayallerde sınır olmaz sadece gerçekleştirmek için birlik ve o
birlikten doğacak yaptırım gücüne ihtiyacımız var. O birlik doğdu sıra sahip çıkmakta, güçlü kılmakta
ve sesimizi duyurmakta.
Haydi Mersin var mısın? Mersin İçin Güç Birlikteliğine.